6 Mart 2014 Perşembe

Eliniz Nerede..?

Elinizi vicdanınıza koymanız gerektiğinde nereye koyarsınız.?
Daha doğrusu vicdanınızın sesini dinlemek istediğinizde vücudunuzun neresini dinlersiniz? Kalbiniz mi, ciğeriniz mi, karnınız mı, kafanız mı? Tam olarak neresi hafif de olsa sızlar, neresi birazcık karıncalanır? 
Şimdi lütfen birkaç dakika işte tam o noktaya elinizi koyun ve bu yazıyı öyle okuyun. 
Hikayemiz kısa ve basit. Tek örnek üzerinden anlatacağım ama aslında genel bir durum. 

BİLİNMEYEN NUMARADAN MESAJ

Avukat Kemal Kerinçsiz’in cep telefonuna bir gün şöyle bir mesaj geliyor: ““Abi ağzınıza sağlık, o ırkı kırıklara dersini verdin. Gazanız mübarek olsun. Merdan” .
Aşırı milliyetçi görüşleriyle bildiğimiz Kerinçsiz, Ergenekon’da hüküm giydi. Sosyalist Gazeteci Merdan Yanardağ da Kerinçsiz’e bu mesajı yazan kişi olduğu ileri sürülerek gözaltına alındı. Kısa bir sorgudan sonra serbest bırakıldı. Beş yıl süren dava sürecinde Kerinçsiz’e mesajın atıldığı telefonun kendisine ait olmadığını kanıtladı. Bu telefonun kime ait olduğunun belirlenmesi için defalarca mahkemeden talepte bulundu. Mahkeme reddetti. Ergenekon ile ilgili yazdığı kitapta faşist, ırkçı dediği için Kerinçsiz’in kendisine hakaret davası açtığını belirtti. Ve ekledi: “Ben annem dışında hiç kimse ile ellerinden öperim diye konuşmam. Gazanız mübarek olsun demem, Benim böyle bir üslubum yok. “
Ancak beş yıl süren dava sürecinin sonunda işte bu kısa mesaja dayanılarak Merdan Yanardağ’a 10 yıl hapis cezası verildi.Yetmedi, Yargıtay sürecini  beklemeden  yakalama kararı çıkardı adına mahkeme demeye dilimizin varmadığı bu tuhaf “şey” 


TEK BİR HIRSIZLIK BULAMADINIZ

Ergenekon, KCK,ODA TV, ÇHD davalarında binlerce kişiyi dinlediler. Tek bir konuşmada bile hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet izine rastlayabildiler mi? 
Ama , Recep Tayyip’in oğlunun, kızının, damadının, danışmanının, ortağının, bakanlarının, onların çocuklarının konuşmalarının bir dakikalık bölümü yoktur ki içinde para, rüşvet, dolar, villa, arsa, arazi, geçmesin.
Kolundaki 700 bin liralık saatin hesabını veremeyen eski bakan hala milletvekili, siyasetçi olarak ve  insan sıfatında ortalıkta dolaşıyor. Polis, yargı teşkilatı neredeyse lağvedildi. Hepi topu iki aydır tutuklu olan iki üç kişi bile hemen salıverildi. 


ANLATIN, İKNA EDİN BİZİ

Evet, şimdi tekrar bir kontrol edin…
Eliniz nerede? 
Hala vicdan diye tespit ettiğiniz o noktadaysa bir dakika daha düşünün..!
Böyle bir hukuk, böyle bir adalet, böyle bir usul nerede görülmüştür.? 
Merdan Yanardağ’a,  ne Türkiye Cumhuriyeti kanunları, ne Avrupa Birliği esasları, Ne İslam Hukuku, Ne D-8,  ne Şanghai İşbirliği Örgütü …Hiçbir esasa göre ceza verilemez. 
Verilir, diyen varsa buyursun anlatsın, bizi ikna etsin. Hukuka pek meraklı Taha Akyol  anlatsın, cemaatin ekran polislerinden Faruk Mercan anlatsın. Her türlü rezilliği pek bir sakin sakin savunan Abdülkadir Selvi anlatsın. Bavulcu Baransu anlatsın. Gazetecilik adına milleti linç edip sonra da kaçıp giden Ahmet Altan anlatsın…

***
Türkiye’de hukuk, Merdan’a bu utanç duyulası cezayı verdiği gün yerlere düşmüştü. Kalan kırıntılar da önce Muammer Güler’in , Reza Sarraf’ın önüne yatması, sonra da “Adaletin  Reza’nın önüne yatmasıyla yerin de dibine geçti. 
Elimizde adalet adına, hukuk adına bir gramlık kırıntı bile kalmadı.
Bomboş ellerimiz ama adaletin tekrar ayağa kaldırılması için ellerimiz, elleriniz önemli. 
Elleriniz rantçıların cebinde, elleriniz mazlumun yakasında , elleriniz zalimin önünde el pençe, elleriniz milyon dolarları saymada değilse…Gün gelir o elleriniz zalimin yakasına yapışır, mutlaka.   
O yüzden siz siz olun ara ara kontrol edin. 
Elleriniz nerede..?

3 Mart 2014 Pazartesi

EY SOLCU.!..

Mesele eğlenceli, mesele gırgır...Ama çok ciddi. 

Başbakanın, çocuklarının, danışmanlarının, bürokratlarının paralellerinin telefon konuşmaları akıl almaz, inanılmaz. Bu insanlar beş vakit namaz kıldığına göre bu yolsuzluk hırsızlık konuşmalarını hangi arada yapıyorlar, hayret ediyor insan. Mesela, namazdan önce mi sonra mı? Abdest alıp o arada bir rüşvet pazarlığı yapıp ardından secdeye mi duruyorlar, bilemiyoruz. Bütün hayatı dini kurallara göre düzenlemek istiyorlar. Hacca, umreye gidiyorlar. Bir genç kız ile erkeğin el ele tutuşmasını bile günah sayıyorlar. Ola ki içinde alkol, domuz yağı vardır diye bir bisküvi alırken bile helal gıda olmasına dikkat ediyorlar...
Fakat , nasıl yapmışlarsa yapmışlar, Allah, Peygamber,  selam, dua ile rüşveti şantajı, parayı, rantı bir araya getirmiş, kişiliklerine yedirmiş, harmanlamışlar. 

ŞAKA DEĞİL
Diyeceksin ki bunları niye bana anlatıyorsun…
Çünkü Ey solcu!…
Sadece gırgır değil, mesele aynı zamanda çok ciddi çok önemli. 
Tamam, 17 Aralık’tan bu yana  dalgamızı güzel geçtik.
Onların tüm samimiyetsizliklerini, yalanlarını, çelişkilerini yüzlerine vurduk. 
Ama inan ki solcu, 76 milyonluk ülkede tüm bu muhabbet beş on milyonluk sosyal medya kullanıcısı ve profesyonel siyasetçi arasında geçiyor. 
Geride kalan milyonlar ne olup bittiğini tam olarak bilmiyorlar. Bilseler de kime güveneceklerini bilmiyorlar. 
Hele seni hiç tanımıyorlar, ey solcu…
Çünkü seni, hep senin karşıtından dinlemişler. Recep Tayyip, seni nasıl anlatmışsa öyle biliyorlar. Seni, Kabataş’ta başörtülü bacılarına saldıran üstü çıplak deri eldivenli şeklinde hayal eden milyonlar var, hala…

BU KAVGA SENİN
Bu nedenle diyorum ki, olaya “Tayyip-Fethullah” kavgası olarak bakıp "biz dememiş miydik" söylemini  bırakalım artık. 
Bu kavga Recep Tayyip-Fethullah arasında verilmiyor. Bu kavga seninle onlar arasındadır, Ey Solcu…Tarihsel bir kavgadır…
Toplumu rehin almaya çalışan, yüz yıllık açlıkla doğanın ve insanın tüm değerlerine saldıran, yağmalayan bir kadro ile bir ekip ile bir şebeke ile bir yapı ile karşı karşıyayız. 
Hem, şaka değil. 8 bin KCK li içerde yatıyor. Ergenekon, Balyoz, ODA TV; ÇHD davalarında yüzlerce kişi kıytırık iddialarla tutsak. 

Önümüzde Recep Tayyip’in kazanması durumunda dört dörtlük bir diktatörlük, Paralel’in kazanması durumunda dört dörtlük bir gladyo yönetimine dönüşecek bir süreç var. Onların kendi aralarındaki çekişmelerine seyirci kalma..”Ne AKP-Ne Cemaat” diyerek kavgayı kendi sahana çek…

HAKLA KONUŞ
Ben ne yapabilirim diye uzun uzun düşünme Ey Solcu…
Evet, bunca rezillik varken başbakan için kefen giyenler var..
Evet, Hepimiz Bilal’iz diye slogan atanlar var. 
Evet, maalesef başbakanın “g..nün kılı haline getirilmiş” insanlarımız var. 
Yine de halka kızma, sinirlenme, umutsuzluğa kapılma, 
Önce gerçekçi, ol..Gücünü doğru tarif et. Ne abart ne küçümse..
Uzun uzun da düşünme, harekete geç.Ama bil ki bu artık Kadıköy'de miting yapmakla olmuyor. AKP'nin peşine takılmış milyonlarca kendi halinde -dindar, ama temelde ekmeğinin derdinde olan insanlara ulaşmak birinci hedefin olsun. 
Recep Tayyip’e laf yetiştirmeyi bırak. Halkla konuş...
Halkı küçümsemeden, onların değer verdiği simgeleri aşağılamadan, yolsuzlukları, hırsızlıkları anlat. 
Ben haklı çıktım kibri içinde olma. Önce karşındakini dinle, anla.
Kapı kapı dolaşarak, bıkmadan, usanmadan  adeta seferberlik içinde hareket ederek anlat. 
Karşındakinin kolayca anlayabileceği bir basitlikle ve karşındakinin günlük hayatından yola çıkarak anlatmaya çalış. 

Evet, Ey Solcu…

Unutma.!..Basit olanı yapmak en zorudur. Ama solculuk da bir bakıma zor olana talip olmaktır. 



Bu yazı 26 Şubat 2014 Çarşamba günü KARŞI Gazetesi'nde yayınlanmıştır