17 Şubat 2014 Pazartesi

Aferin Bize..!

Gezi direnişiyle başbakanın demokrasi süsleri pul pul dökülmüş , diktatörlüğü  kabak gibi ortaya çıkmış.
2013 sonunda ise AKP, ortağı Cemaat ile kavgaya tutuşmuş, koalisyon bozulmuş, büyük bir lağım patlamış, pislik her yanı sarmış. 
AKP-C koalisyonunun el birliğiyle Türkiye’yi köy köy, kasaba kasaba, kent kent, yağmaladığı , kendilerinin deyimiyle milletin “a…na koydukları” ortaya çıkmış. 
Ilımlı İslam sosuna bulanarak son 11 yılda emekçi halka yedirilmeye çalışılan Türkiye kapitalizmi büyük bir gürültüyle  çökerken AKP, Cemaat; TUSİAD suçu birbirilerine atma telaşına düşmüş. 

Mış, muş, müş…

Mişli geçmiş zamanla anlattığıma bakmayın tüm bunlar an itibariyle de oluyor ve olmaya devam edecek. 

Peki, oluyor  da ne oluyor? 

Daha doğrusu  nasıl oluyor da hala en çok bağıran, en tepeden bakan, kendine en güvenli ve anketlerde oyu en önde çıkan yine Recep Tayyip oluyor. 
Evet, Nasıl oluyor? 
Nasıl olduğunun yanıtı muhalefet bloğunun yakın geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceğe bakışında yatıyor.
CHP’nin meclis odaklı olmayan siyasetten ödü kopuyor. Emine Ülker Tarhan’ın da ifadesiyle “olağanüstü dönemde olağan muhalefete mahkum” olmuş. 


***
MHP?
MHP’nin ne yapmaya çalıştığını Devlet Bahçeli’nin bile bildiğini sanmıyorum bu nedenle affınıza sığınarak bu başlığı hızla geçiyorum. 


***
Gelelim BDP-HDP’ye. 
Kendine “Mahir’lerin mirasını taşıma misyonu”  biçeceksin ama İdris Naim Şahin’in bile “oligarşi” dediği bu yağma rant, talan hükümetine karşı sus pus olacaksın. 
Ne iş..? , diye sorduğunuzda söyledikleri tek şey var:  Süreç. 
Hatta  Sırrı Sakık,  akıllara ziyan bir açıklama yaparak “bu paralar hazineye gelirse F-16'lar alınır, yine F-16'lar gider Roboski'yi bombalar, sokaklarda gaz bombasıyla halkımıza döner, diyerek yolsuzluk umrumuzda değil” dedi. . 
Sırrı Sakık’a göre sanki barışın yolu hırsızlıktan geçiyor. Ne kadar hırsızlık o kadar barış. İnsanın barışa hizmet olsun diye hırsızlık yapası geliyor. Sırrı Arkadaş..!  Otuz yıldır özlemini çektiğimiz barışı hırsızlarla mı kuracağız.? 


***
Peki ya, Ulusalcılar, İşçi Partisi ve çevresi.?
29 Ekim’de  19 Mayıs’ta yüz binleri alanlara çıkaran bu kesim, yolsuzluk operasyonlarının ilk günlerinde şöyle bir hareketlenir oldu. Ne zaman ki AKP yeniden yargılama sözlerini yarım ağız çıtlattı, ulusalcılar da başladılar Tayyip’in  ağzından ne çıkacak diye beklemeye…
Ülke gramına kadar yağmalanmış ama onlar 1999 yılında Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki sözlerinin peşine düşmüşler. Nereye varacaklarsa buradan.


***
ÖDP ve TKP,  ne cemaat ne AKP diyebilen, net olarak düzen karşıtı siyaset yapabilen sosyalist partiler. Ama gerçekçi olarak bakarsak şimdilik büyük kitleleri harekete geçirecek güçleri yok. 
Yani, siyasi olarak örgütlü, dinamik, kitlesel tüm kesimler farklı gerekçelerle çivi gibi çakılmışlar, kıpırdamıyorlar. 

Çağımıza uygun, yaratıcı, sarsıcı, halka basitçe gerçekleri anlatan , ayrıştırmayan, itmeyen bir siyaseti ara ki bulasın. En aktiflerimiz bile  hala toplumun en yoksul kesimini aşağılayan “makarna karşılığı oyunuzu satıyorsunuz” tavrından öteye gidemiyorlar. 
Bir seferberlik havası yok. Halka inanarak, güvenerek,gençleri , kadınları ayrıca  mobilize, motive ederek alanlara  güvenle inecek bir siyasi hareketi arıyor bu toplum. 
Bu düzeni tarihinin çöp sepetine atma fırsatını bulmuşken ve de Gezi’de fırsatın ötesine geçip bir de irade ortaya koymuşken.
Siyasal İslamıyla, kapitalizmiyle, uluslararası ilişkileriyle, çatır çatır çatlayan bu oligarşik düzeni  seçim sandıklarında kendisini yeniden var etmesine teslim olursak.
 Siyasi olarak ölmüş Recep Tayyip’i yeniden diriltirsek…

Ne diyelim, CHP’lisiyle, BDP’lisiyle, Ulusalcısıyla, Sosyalistiyle,  Aferin Bize..! 



Bu yazı 14 Şubat Cuma günü KARŞI Gazetesi'nde yayınlanmıştır.