3 Mart 2014 Pazartesi

EY SOLCU.!..

Mesele eğlenceli, mesele gırgır...Ama çok ciddi. 

Başbakanın, çocuklarının, danışmanlarının, bürokratlarının paralellerinin telefon konuşmaları akıl almaz, inanılmaz. Bu insanlar beş vakit namaz kıldığına göre bu yolsuzluk hırsızlık konuşmalarını hangi arada yapıyorlar, hayret ediyor insan. Mesela, namazdan önce mi sonra mı? Abdest alıp o arada bir rüşvet pazarlığı yapıp ardından secdeye mi duruyorlar, bilemiyoruz. Bütün hayatı dini kurallara göre düzenlemek istiyorlar. Hacca, umreye gidiyorlar. Bir genç kız ile erkeğin el ele tutuşmasını bile günah sayıyorlar. Ola ki içinde alkol, domuz yağı vardır diye bir bisküvi alırken bile helal gıda olmasına dikkat ediyorlar...
Fakat , nasıl yapmışlarsa yapmışlar, Allah, Peygamber,  selam, dua ile rüşveti şantajı, parayı, rantı bir araya getirmiş, kişiliklerine yedirmiş, harmanlamışlar. 

ŞAKA DEĞİL
Diyeceksin ki bunları niye bana anlatıyorsun…
Çünkü Ey solcu!…
Sadece gırgır değil, mesele aynı zamanda çok ciddi çok önemli. 
Tamam, 17 Aralık’tan bu yana  dalgamızı güzel geçtik.
Onların tüm samimiyetsizliklerini, yalanlarını, çelişkilerini yüzlerine vurduk. 
Ama inan ki solcu, 76 milyonluk ülkede tüm bu muhabbet beş on milyonluk sosyal medya kullanıcısı ve profesyonel siyasetçi arasında geçiyor. 
Geride kalan milyonlar ne olup bittiğini tam olarak bilmiyorlar. Bilseler de kime güveneceklerini bilmiyorlar. 
Hele seni hiç tanımıyorlar, ey solcu…
Çünkü seni, hep senin karşıtından dinlemişler. Recep Tayyip, seni nasıl anlatmışsa öyle biliyorlar. Seni, Kabataş’ta başörtülü bacılarına saldıran üstü çıplak deri eldivenli şeklinde hayal eden milyonlar var, hala…

BU KAVGA SENİN
Bu nedenle diyorum ki, olaya “Tayyip-Fethullah” kavgası olarak bakıp "biz dememiş miydik" söylemini  bırakalım artık. 
Bu kavga Recep Tayyip-Fethullah arasında verilmiyor. Bu kavga seninle onlar arasındadır, Ey Solcu…Tarihsel bir kavgadır…
Toplumu rehin almaya çalışan, yüz yıllık açlıkla doğanın ve insanın tüm değerlerine saldıran, yağmalayan bir kadro ile bir ekip ile bir şebeke ile bir yapı ile karşı karşıyayız. 
Hem, şaka değil. 8 bin KCK li içerde yatıyor. Ergenekon, Balyoz, ODA TV; ÇHD davalarında yüzlerce kişi kıytırık iddialarla tutsak. 

Önümüzde Recep Tayyip’in kazanması durumunda dört dörtlük bir diktatörlük, Paralel’in kazanması durumunda dört dörtlük bir gladyo yönetimine dönüşecek bir süreç var. Onların kendi aralarındaki çekişmelerine seyirci kalma..”Ne AKP-Ne Cemaat” diyerek kavgayı kendi sahana çek…

HAKLA KONUŞ
Ben ne yapabilirim diye uzun uzun düşünme Ey Solcu…
Evet, bunca rezillik varken başbakan için kefen giyenler var..
Evet, Hepimiz Bilal’iz diye slogan atanlar var. 
Evet, maalesef başbakanın “g..nün kılı haline getirilmiş” insanlarımız var. 
Yine de halka kızma, sinirlenme, umutsuzluğa kapılma, 
Önce gerçekçi, ol..Gücünü doğru tarif et. Ne abart ne küçümse..
Uzun uzun da düşünme, harekete geç.Ama bil ki bu artık Kadıköy'de miting yapmakla olmuyor. AKP'nin peşine takılmış milyonlarca kendi halinde -dindar, ama temelde ekmeğinin derdinde olan insanlara ulaşmak birinci hedefin olsun. 
Recep Tayyip’e laf yetiştirmeyi bırak. Halkla konuş...
Halkı küçümsemeden, onların değer verdiği simgeleri aşağılamadan, yolsuzlukları, hırsızlıkları anlat. 
Ben haklı çıktım kibri içinde olma. Önce karşındakini dinle, anla.
Kapı kapı dolaşarak, bıkmadan, usanmadan  adeta seferberlik içinde hareket ederek anlat. 
Karşındakinin kolayca anlayabileceği bir basitlikle ve karşındakinin günlük hayatından yola çıkarak anlatmaya çalış. 

Evet, Ey Solcu…

Unutma.!..Basit olanı yapmak en zorudur. Ama solculuk da bir bakıma zor olana talip olmaktır. 



Bu yazı 26 Şubat 2014 Çarşamba günü KARŞI Gazetesi'nde yayınlanmıştır