20 Şubat 2014 Perşembe

DİN VE AHLAK

Amin Maalouf “Doğu’dan Uzakta” adlı romanında,  başta Lübnan olmak üzere Ortadoğu’daki İslamcı radikalizmi ve İsrail şiddetini değişik bakış açılarıyla sorguluyor.Romanın kahramanlarından Dunia’nın ağzından söylediği şu cümle, AKP’ siyle, Cemaatiyle Türkiye’de Siyasal İslam’ın geldiği noktanın özeti gibi: "Bir dinleri olduğu için ahlaka ihtiyacı kalmamış gibi davranıyorlar" 

***

İslamcılık veya Siyasal İslam bir asrı aşkın süredir bu topraklarda varlığını sürdürüyor. 20’nci yüzyılın başlarında filizlenen ve giderek görünür hale gelen bu siyasi akım  21. Yüzyılın başında  AKP ile tek başına  iktidar oldu. 
Hem de ne iktidar.
Mahalle muhtarlığından, Cumhurbaşkanlığına kadar devletin tüm kademelerine hakim oldular. “Kılcal damarlara”  kadar nüfuz ettiler, “dava taşını gediğine koymak” üzere. 

Kendi adımıza Siyasal İslam’dan demokrasi bekleyecek kadar “saf liberal” değildik. Ancak hayata soldan da baksak  bu ülkenin milyonlarca samimi dindar insanı gibi biz de azıcık da olsa adalet, hakkaniyet adına hiç olmasa bir iki cümle bekledik. 

***
Yıllar yılları kovaladı derken iktidarlarının 11 yılı geride kaldı. 
Peki ne bıraktı bu 11 yıl.?
Hadi bizim bir an içimizden geçen beklentilerimizi bir yana bırakalım. Bizzat İslam davası peşinde koşanlara, dindarlara  ne bıraktı bu 11 yıl?  
Yirmi- otuz katlı betonarme çirkin apartmanları rezidans diye süslemek.
Bin yıllık çınar ağaçlarının gölgesinden utanmadan sağa sola mavi- kırmızı renkli plastik palmiyeler dikmek. 
Sultanahmet Camisi ile Topkapı Sarayı arasındaki alana bile otel yapacak kadar gözü dönmüş olmak. 
Rıza Zerrab’a   “önüne yatarım ya” diyen Muammer Güler’i,  Egemen Bağış’ı, Suat Kılıç’ı  Şamil Tayyar’ı, Mehmet Metiner ‘i İslamcı davanın siyasetçileri diye milletin önüne çıkarmak. 
Rasim Ozan Kütahyalı,Nagihan Alçı, Engin Ardıç, Sevilay  Yükselir gibi düzeysizliğin dibindeki tipleri davayı  savunan gazeteci olarak beslemek . Bu mudur? 


***
Peygamberin yaşamı, Kuran’ın ışığı , ecdadınızın  ihtişamı bu plastik palmiyelerin, bahçesinde rüşvet parası bölüştüğünüz bu  AVM’lerin neresinde? 
Ey, Fatihler, Latifler, Bilaller, Sümeyyeler, Tayyipler, Fethullahlar, beyler, bayanlar.
Mehmet Akif şiirlerini bunun için mi ezberlediniz ?
Okullara, kültür merkezlerine, sokaklara, Necip Fazıl ismini bunun için  mi verdiniz? 
İlim Yayma Cemiyetlerini, İmam Hatipleri, Işık Evlerini, Türgevleri bunun için mi kurdunuz? 

***
Pazartesi günü Karşı’da Hicran Vuslat Şenel yazmıştı:  “Kuşu ölen bir çocuğa baş sağlığına giden bir peygamber'in ümmetiyiz.”
Nasıl  oluyor da ümmetçilerin bir teki bile 19 yaşındaki oğlu linç edilerek öldürülen Ali İsmail’in annesine başsağlığı dilemiyor, Allah rahmet eylesin demiyor. 
Nasıl oluyor da ümmetçilerin bir teki bile  İstanbul’un ortasındaki hastanede aylardır yaşam mücadelesi veren 13 yaşındaki Berkin’in  ailesine geçmiş olsun , Allah şifalar versin demiyor. 

***
Ey, hepimiz Bilal’iz diye pankart açan Recep Tayyip için kefen giyen gençler!
Yüzyıllık davanızı 11 yılda  yüz yılın yolsuzluklarına kurban ettiniz. 
“Dava taşı”nız Kabataş yalanına, Dolmabahçe vicdansızlığına çarptı un ufak oldu. 
Yüzyıllık rüyanızla, büyük iddialarla geldiniz , ayakkabı kutularının içine sıkıştırılmış küçük hesaplarla rüşvetçi işadamlarının önüne yata yata gidiyorsunuz.
"Bir dininiz olduğu için ahlaka ihtiyacınız  kalmamış gibi”  gidiyorsunuz…
Şimdilik güle güle.
Kuşu ölen çocuk,  Ali İsmail ve diğer çocuklarla sizleri bekleyeceğiz. 
Mahşer günü görüşeceğiz.



Bu yazı 19 Şubat 2014 Çarşamba günü KARŞI Gazetesi'nde yayınlanmıştır.